VAKIFLARIN TOPLUMA KATKILARI
Vakıfların da târih boyunca büyük hayırlara vesîle olduklarını görüyoruz. Bir hayır müessesesi olarak vakıflar…
Gâye, yaratılan her şeye Allâh -celle celâlühû- için şefkat ve merhametle yaklaşabilmektir. Canını ve malını Allâh için hibe edebilme, cenneti satın alabilme gayretidir.
Birçok kere ifâde ettiğimiz üzere, Osmanlı’da 26 binden ziyâde vakıf vardı. Bu vakıflar diğergâm insanlarla devam etti. Dev bir dünya devletinde toplum, bu vakıflarla ictimâî dengesini buldu.
Vakıflar aynı zamanda toplumun merhamet âbideleridir. İnfakların en güzel tevzî yerleridir. Günümüzde buna ne kadar muhtâcız. Bugünkü toplumumuzda bu müesseselerin yeniden dirilmesi; muhtaçlara, muzdariplere merhamet ve şefkat kucağı olması lâzımdır.
Acaba lüks yerlerde oturan bir vatandaş, gecekonduda oturan bir insanımızın ızdırabını ne kadar hissedebiliyor? Varlığından ve yaşantılarından haberdar mı?
İNFAK İBADETİNİ NASIL ANLAMALIYIZ?
İnsan bir emânettir, eşya emânettir. Dünyaya âit her şey emânettir. Emânetin yerine teslîmi rahmet vesîlesidir. İnfak yalnız maddî değildir. Rabbin ihsân ettiği her şeyden infak edilmelidir.
İslâm’ın yaşanarak tebliğ edilmesi, infâkın en güzel şeklidir. Ashâb-ı kirâm, dünyanın en ücrâ köşelerine kadar îmân sadâsını duyurmak ve insanları hidâyete kavuşturmak için kendilerini İslâm’a infak etmişlerdir.
Bugün aynı vecd ve heyecanla İslâm’ın güzelliklerini dünyaya sergilemek, yine en güzel bir infaktır. Günümüzde ülkemizin en önemli iktisâdî buhranlarından biri olan enflasyonun ve krizin asıl sebebi, maddî değil mânevîdir. İnsana verilen emânet, teslim mahallini bulmayıp nefsânî arzular yolunda ve israf ile kullanıldığı için Allâh -celle celâlühû- bereketi alıyor. Araya mazlumun âhı giriyor. Huzursuzluklar birbirini takip ediyor…
Zekâtın ve infâkın toplumları nasıl huzur ve sükûna kavuşturduğuna bizzat kendi târihimiz şâhittir.