VAKIF DUA VE BEDDUASI
Vakıfnâme bedduâları, mânevî birer tehdittir. Çünkü ebedî istikbâl endişesi taşıyan gerçek müminler, âhiretteki hesâbın azâb ile neticelenmesinden korkarak, böyle bir bedduâya mâruz kalmak istemezler ve dâimî bir hassâsiyet içinde hareket ederler.
Vakıfların maksadına uygun kullanılmaları husûsundaki ciddiyetin dâimâ hatırda tutulması için, umûmiyetle vakıfnâmelerin başında veya sonunda hem hayır duâ, hem de bedduâlar bulunur. Hayır duâ, vakfa hizmette kusur etmeyenler içindir. Bedduâ ise, vakfiyede belirtilen hizmeti yerine getirmeyen, yâni vakfa kötülüğü ve zararı dokunan kimseleredir. Böyle kimseler için ekseriyetle şu bedduâ cümleleri kullanılır:
” Her kim bu vakfın şartlarını bozar ve değiştirirse, Allah’ın cc, peygamberlerin, meleklerin, insanların ve bütün mahlukâtın lâneti onun üzerine olsun!..”
Nitekim Fâtih Sultan Mehmed Han da, Ayasofya vakfiyesinde bu bedduâyı aynen zikretmiştir. Vakıfnâmelerde bulunan bu nevî bedduâlar, mânevî bir tehdittir. Çünkü ebedî istikbâl endişesi taşıyan gerçek müminler, âhiretteki hesâbın azâb ile neticelenmesinden korkarak, böyle bir bedduâya mâruz kalmak istemezler ve dâimî bir hassâsiyet içinde hareket ederler. Vakfın idâresi ve korunması husûsundaki hassâsiyet, İslâm’da o derecede ehemmiyet kazanmıştır ki,
« شَرْطُ الْوَاقِفِ كَنَصِّ الشَّارِعِ » yâni “Bir malı vakfedenin koyduğu şart, Cenâb-ı Hakk’ın koyduğu hüküm gibidir.”
sözü bir düstûr olmuştur. Nasıl ki bir âyetin değiştirilmesi düşünülemezse, aynen onun gibi vakfedenin şartlarının değiştirilmesi de düşünülemez. Asırlar önce yapılmış vakıfların pek çoğunun mâhiyet değişikliğine uğramadan bize kadar intikal etmeleri, hep bu temel kâideye riâyet bereketiyledir.
İslam hukukuna göre vakıf yapmak isteyen şahıs bir vakfiye yazarak Kadıya müracaat eder. Vakıf senedi mahkeme tarafından tescil edilirdi. Vakıf senedine padişah dâhil herkes uymak zorundaydı. Vakfiyelerde genellikle dua ve beddua bölümleri bulunurdu. Bunlardan bazıları şöyledir:
Kanunî Sultan Süleyman’ın 950 H/ 1543 tarihli vakfiyesindeki vakıf duası: “Her kimse ki vakıfların bekasına özen ve gelirlerinin artmasına itina gösterirse; bağışlayıcı olan yüce Allah’ın huzurunda ameli güzel ve makbul olup, mükâfatı sayılamayacak kadar çok olsun. Dünya üzüntülerinden korunsun ve her türlü tehlikeden muhafaza olunsun.”
Sultan 2.Bayezid’in 1 Şubat 1495 tarihli vakfiyesindeki bedduası vakıflara bir şekilde zarar vermek isteyen insanları caydırıcı bir özellik taşımaktadır: “Sultan, emir veya herhangi bir kimseye bu vakfı değiştirmek, bozmak, nakletmek, başka hâle getirmek, iptal etmek, işlemez hâle getirmek, ihmal etmek ve değiştirmek helal olmaz. Kim onun şartlarını değiştirir veya iptal ederse haramı üstlenerek günaha girmiş olur. Günahkârların alınlarından tutularak cezalandırıldıkları gün, Allah onların hesabını görsün. Cehennemde zebaniler onları denetlesin. Allah’ın hesabı hızlıdır. Kim bunları işittikten sonra, vakfı değiştirirse, onun günahı, değiştirenler üzerinedir. Kuşkusuz Allah, iyilik edenlerin ecrini zayi etmez.”
Hazine Vekili Hafız İsa Ağa’nın 1818 tarihli vakfiyesinde: “Vakıf gelirini haksız olarak yiyenler, dünya ve ahirette mutluluk yüzü görmesinler.”
Pertevniyal Valide Sultan’ın 1872 tarihli vakfiyesinde “Şayet bir nice zaman sonra vakfı değiştirmeye, bozmaya temayül eden olursa veya vakfın bozulmasına sebep olursa, yerleri ve gökleri yaratan ve bize bunca nimetleri veren Allah’ın kahır ve gazabına uğrasın. Dünyada ve âhirette rahat yüzü görmesin ve iki cihanda rezaletten kurtulmasın.” denilmektedir.
FATİH SULTAN MEHMED’İN AYASOFYA VAKFİYESİ
“İşte bu benim Ayasofya Vakfiyem, dolayısıyla kim bu Ayasofya’yı camiye dönüştüren vakfiyemi değiştirirse, bir maddesini tebdil ederse onu iptal veya tebdile koşarsa, fasit veya fasık bir teville veya herhangi bir dalavereyle Ayasofya Camisi’nin vakıf hükmünü yürürlükten kaldırmaya kastederlerse, aslını değiştirir, füruuna itiraz eder ve bunları yapanlara yol gösterirlerse ve hatta yardım ederlerse ve kanunsuz olarak onda tasarruf yapmaya kalkarlar, camilikten çıkarırlar ve sahte evrak düzenleyerek, mütevellilik hakkı gibi şeyler ister yahut onu kendi batıl defterlerine kaydederler veya yalandan kendi hesaplarına geçirirlerse ifade ediyorum ki huzurunuzda, en büyük haram işlemiş ve günahları kazanmış olurlar. Bu sebeple, bu vakfiyeyi kim değiştirirse; Allâh’ın, Peygamber’in, meleklerin, bütün yöneticilerin ve dahi bütün Müslümanların ebediyen LANETİ ONUN VE ONLARIN ÜZERİNE OLSUN, azapları hafiflemesin onların, haşr gününde yüzlerine bakılmasın. Kim bunları işittikten sonra hala bu değiştirme işine devam ederse, günahı onu değiştirene ait olacaktır .Allah’ın azabı onlaradır. Allah işitendir, bilendir.
(Fatih Sultan Mehmed Han / 1 Haziran 1453)
Fatih Sultan Mehmed’in vakfiyesinin bir kısmı şöyle:
“Eğer bu hayır müesseseleri yıkılacak olursa, ikinci defa, üçüncü defa ila ahir yeniden inşa oluna…
Bütün bu şerh ve ta’yin eylediğim şeyler, tesbit edilen şekilde ve vakfiyede yazılı haliyle VAKIF olmuştur; şartları değiştirilemez; kanunları tağyir edilemez; asılları maksatları dışında bir başka hale çevrilemez; tesbit edilen kuralları ve kaideleri eksiltilemez; vakfa herhangi bir şekilde müdahale Allâh’ın diğer haramları gibi haramdır.
Kim ki, bozuk teviller, hurafe ve dedikodudan öteye geçmeyen bâtıl gerekçelerle, bu vakfın şartlarından birini değiştirirse veya kanun ve kurallarından birini tağyir ederse; vakfın tebdili ve iptali için gayret gösterirse; vakfın ortadan kalkmasına veya maksadından ve gayesinden başka bir gayeye çevrilmesine kast ederse, vakfın temel hayır müesseselerinden birinin yerine başka bir kurum ikame eylemek ve vakfın bölümlerinden birine itiraz etmek dilerse veya bu manada yapılacak değişiklik veya itirazlara yardımcı olur yahut yol gösterirse; veya şer’-i şerife aykırı olarak vakıfta tasarruf etmeye azm eylerse, mesela şeri’a-ta ve vakfiyeye aykırı ferman, berat, tomar veya talik yazarsa veyahut tevliyet hakkı resmi yahut takrir hakkı resmi ve benzeri bir şey taleb ederse, kısaca bâtıl tasarruflardan birini işler yahut bu tür tasarrufları tamamen geçersiz olan yazılı kayıtlara ve defterlere kaydeder ve bu tür haksız işlemlerini yalanlar yumağı olan hesaplarına ilhak ederse, açıkça büyük bir haramı işlemiş olur, günahı gerektiren bir fiili irtikâp eylemiş olur. Allah’ın, meleklerin ve bütün insanların la’neti üzerlerine olsun. Ebediyen Cehennemde kalsınlar, onların azapları asla hafifletilmesin ve onlara ebediyen merhamet olunmasın. Kim bunları duyup gördükten sonra değiştirirse, vebali ve günahı bunu değiştirenlerin üzerine olsun. Hiç şüphe yok ki, Allah her şeyi işitir ve her şeyi bilir.”